Soğuk bir kasım günü… Havada kar tanecikleri, yüreklere dokunan mesajlar… Bugün, öğretmenler günü. Ekranlar, sosyal medya paylaşımları, çiçekler ve teşekkür dolu sözler… Ama hepsi bu kadar mı? Öğretmenlerimizin değeri sadece bir günle mi ölçülür? Onların fedakârlıkları, topluma kazandırdıkları, yıllar boyunca verdikleri emekler, yılda bir kez söylenen kuru mesajlarla mı karşılanır? Hatta kimi zaman Öğretmenler Günü’nde bile öğretmenler etkinliklere zorlanarak ‘’kutlama’’ adı altında yıpratılır.
Oysa bir öğretmenin hayatı, sınıf kapısının ardında görünmeyen fedakârlıklarla doludur. Sabahın köründe başlayan gün, akşamın geç saatlerinde bile bitmez. Sadece ders anlatmazlar; bir kalbi, bir geleceği, bir toplumu inşa ederler. Karşılığında bekledikleri ne bir alkış ne de sadece bir teşekkürdür. Asıl beklentileri, toplumsal bilinçte hak ettikleri yerin kendilerine verilmesidir.
Öğretmenler, en zorlu koşullarda bile ülkenin her köşesine ışık taşır. Bazen uzak bir köy okulunda, bazen kalabalık bir şehir sınıfında, bazen de kendi imkânlarıyla oluşturdukları bir eğitim ortamında… Hiçbir zorluk onları yıldırmaz. Ama bugün, o yıldızların yeterince parlayamadığı, emeklerinin görülmediği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Onların hakkını teslim etmek için yılda bir gün yetmez. Öğretmenlik, kelimelerle değil, hak edilen saygı ve destekle yüceltilmelidir. Bir günle sınırlı kalmak, öğretmenlere yapılan en büyük haksızlıklardan biridir. Onların değeri, sadece 24 Kasım’da değil, toplumun her gününde, her anında hissedilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerinin geleceğini aydınlatırken, toplum da onların hayatını aydınlatmalı, onlara hak ettikleri değeri vermelidir. Çünkü bir öğretmene verilen değer, aslında geleceğe yapılan en büyük yatırımdır.
Öyleyse bugün kuru mesajlar yerine; öğretmenlerimizin gerçek sorunlarını çözmek, emeklerinin karşılığını almak, onlara hak ettikleri saygıyı her an hissettirmek için neler yapabileceğimizi düşünelim. Öğretmenlerimize hak ettikleri değeri vermek, sadece bir gün değil, her gün hatırlanması gereken bir sorumluluktur. Çünkü bir toplumun yükselişi, öğretmenlerinin değer gördüğü gün başlar.
Öğretmenler, toplumun geleceğini inşa eden, değerler kazandıran ve bireylerin hayatına dokunan kılavuzlardır. Öğretmenlerimizin yaptıkları fedakârlıklar ise çoğu zaman göz ardı edilir, hatta görünmez olur.
Öğretmenlerin görünmeyen fedakarlıkları;
- Ders saatlerinin ötesinde, hazırlıklar, sınavlar, geziler ve veli toplantıları için harcanan zaman çoğu zaman kişisel hayatlarından çalar.
- Özellikle kırsal bölgelerde, imkânları kısıtlı okullarda, birçok öğretmen kendi cebinden sınıf malzemeleri alır veya öğrencilerin temel ihtiyaçlarını karşılar.
- Her öğrencinin farklı sorunlarıyla ilgilenirler. Bir öğrencinin derdine derman olabilmek için , kişisel duygularını arka plana atarak empati kurar ve çözüm üretmeye çalışır. Hatta çözemedikleri dertlerle dertlenirler ve uykuları kaçar.
- Öğretmenler, sadece bilgi veren değil, aynı zamanda örnek alınan kişilerdir. Toplumun değer yargılarını taşır ve öğrencilere rehber olur.
- Özellikle dezavantajlı bölgelerde görev yapan öğretmenler, çoğu zaman fiziksel ve duygusal zorluklara rağmen eğitim aşkıyla çalışmaya devam ederler.
Sessiz kahraman öğretmenlerimizin bu fedakârlıkları çoğu zaman fark edilmez, dile getirilmez. Fark etmek dile getirmek bir yana aksine öğretmenler ne iş yapıyor ki, üç ay tatilleri var, yatarak maaş alıyorlar gibi söylemlerle değersizleştirilmektedir. Oysa bir toplumun kalkınmasında ve geleceğe umutla bakmasında öğretmenlerin katkısı tartışılmaz. Onların bu sessiz mücadelesi, öğrencilerin hayatlarında büyük değişimler yaratır.
O halde hepimiz Peygamber mesleği olan öğretmenlik mesleğine sahip çıkmalı ve gerekli önemi vermeliyiz. Çünkü öğretmene verilen değer, geleceğe yapılan en büyük yatırımdır. Unutmayalım ki, toplumlar ÖĞRETMENLERİ kadar güçlüdür.