"Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Eğitim Çalışanlarının Adresi"

Ana SayfaŞube HaberleriHÜR-SEN Adana İl Başkanı M. Akif Özcan'dan Gündeme Dair Basın Açıklaması

HÜR-SEN Adana İl Başkanı M. Akif Özcan’dan Gündeme Dair Basın Açıklaması

Hürriyetçi Sendikalar Konfederasyonu (HÜR SEN) Adana İl Başkanı ve Hürriyetçi Eğitim Sen Adana 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Akif Özcan gerçekleştirdiği basın açıklamasında kamu çalışanları ve ülke gündemine dair açıklamalarda bulundu. Basın açıklaması;

Hürriyetçi Eğitim Sen, “Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür” şiarıyla yola çıkmış, bağımsız ve siyasetten talimat almayan sendikacılık anlayışını benimseyen bir eğitim çalışanları sendikasıdır. Varoluş misyonunu, eğitim çalışanlarının vicdanının yanı sıra cüzdanının da hür olması mücadelesi üzerine kurmuştur.

​Eğer mevcut sendikal yapıların temsil ve mücadele gücünden, etik duruşundan ya da etki alanından memnun değilseniz, Hürriyetçi Eğitim Sen’in iddialı ve ilkeli duruşu size yeni bir yol sunar.

Son 5 yıl, hem memurlarımız hem de memur emeklilerimiz için tam bir kaos olmuştur. Alım gücünün bu kadar geriye gittiği bir dönemi hatırlayan var mı?
Hür-Sen olarak iktidarı, kendi yarattığı bu kaostan çıkış için bir an önce sorumluluk almaya ve refah payı uygulamasını 1 Ocak 2026 itibarıyla hayata geçirmeye davet ediyoruz.

Aksi takdirde, toplu sözleşme tiyatrosunda, hayali enflasyon rakamlarıyla yapılan zam anlayışı, memur ve emeklisi açısından çok daha kötü, telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlar doğuracaktır.

TC Merkez Bankası Başkanı, enflasyonda sapma olursa politikanın daha da sıkılaşacağını söylemiş.

Böyle bir durumda bedeli kim öder?

Tabii ki, memur, emekli ve diğer tüm çalışanlar.

Meydan, memur ve memur emeklisi adına boş görünüyor, maalesef. Memurları temsil yetkisini, iktidar gücüyle, eline alan sendikaların, açık, iktidar yanlısı tutumu, siyasi İktidarın bütün ekonomik başarısızlığının bedelini, memur ve emeklilerinin ödemesi sonucunu doğuruyor. Son Toplu Sözleşmede en rezil sendikal anlayışların, pis kokusunu hala genzimizde hissediyoruz! Bu pis, iğrenç satış kokusu hiç de geçeceğe benzemiyor, maalesef. Koca iki yılımızı kaybetmedik mi?

“Çok şükür emekliler aybaşında maaşlarını alabiliyorlar.” diyerek, ülke sanki düyunu umumiye şartlarını yaşıyor gibi, bilerek ya da bilmeyerek bunu akla getiren bir Çalışma Bakanı, tüm ekonomik zorluklara rağmen, ölüm sessizliğine bürünmüş milyonluk, beş yüz binlik üyelere sahip sarı sendikalar, pastadan hak ettiğini istemenin yol ve yöntemini bir yana bırakarak, sarı sendikacılığı baş tacı eden milyonlarca insan!

Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, her zorlukta memur, emekli ve tüm çalışanları daha da zorlayan sıkı para politikası. Bir defa da iktidarın, alım gücü bizim ekonomik kararlarımız sebebiyle düştü, refah payı ödemesi ile bu kusuru biraz da olsa düzelteyim, dediğini duydunuz mu? Elbette HAYIR!

Sebebi nedir? diye düşünmenin zamanı gelmedi mi?
HürSen olarak, “Hak verilmez, alınır!” düsturuna inanıyoruz. Aksi takdirde, bitmeyen acı reçetelerin muhatabı hep biz oluruz, maalesef.

Hür Sen olarak, Milli Eğitim Akademisi’ni desteklemiyoruz. Madem bunu hayata geçirmeyi uygun gördünüz!

O zaman, zaman kaybetmeden artık Akademi eğitim merkezlerini açıklamanız gerekiyor.

Eğitim merkezlerine 10 bin öğretmen alımında da kontenjanları zahmet olmazsa açıklar mısınız?

1 Eylül itibariyle yeni öğretmen alımı yapıldığında önce Akademi eğitimine tabi tutulacak.

Milli Eğitim Akademisi’nin ismi var. Kendi yok. Daha faaliyete geçmeden başkanı değişti.

Geleceğimizin mimarı öğretmenleri karanlıkta bırakmayın.

Artık susma lüksümüz yok!
Şimdi tam zamanı; birlik olalım, mesleğimize sahip çıkalım!

Öğretmenler olarak; meslektaşlık bilincini, dayanışmayı ve mesleki ilkeleri yeniden inşa etmek zorundayız.

Sendikacılık, işverene karşı hak edileni alma mantığı üzerine yapılır.
Sendikaları, “kanarya sevenler derneği” ya da “işvereni kurtarma” aygıtı olarak görmek, “pastadan hak edileni alma” temelinden bizleri uzaklaştırır. O durumda, kurunun yanında yaş da yanar misali, “hak ettiğimizi değil, müstehak olduğumuzu” alırız tabii olarak! Bu da, kendi ellerimizle hazırladığımız bir acı sonuç olur.

Kime sorsanız, sarı sendikacılıktan nefretini ifade eder; ancak bu yaklaşıma rağmen sarı sendikacılık 2 milyona yakın üye ile desteklenmektedir. Kimseyi itham etmek için söylemiyorum ama ortada duran koca bir sarı sendikacılık gerçeğini görmezden gelerek bir mesafe alabilmek artık imkânsız hale gelmiştir.

Bu hale gelmemizin birçok sebebi vardır elbette!

Tüm bunların insani kaygılar olduğunu da biliyorum; ancak gerek sendikal mücadeleyi gerekse ahlaki tüm değerlerimizi ayaklar altına alan da maalesef bu sarı sendikalardır. Üye yapmak adına insanları inandığı tüm değerlerle menfaatleri arasında tercihe zorlayanlar da bu ahlaksız yapılardır. Stajyer memurları bile istismar etmekten, tehditten çekinmeyen bu marazlı kafa; gerçekte asalet, adalet, ahlak, kul hakkı vb. tüm değer hükümlerimizi al aşağı etmiştir.

Her birimizin de katkısı olan bu gidişata göz yummamız, çocuklarımıza yapacağımız en büyük ihanet olacaktır. Yavrularımıza, torunlarımıza nasıl bir ülke bırakacağız?

Ahlaki tüm değerlerin sükût ettiği, adaletin paspas yapıldığı, çekirdek çitler gibi kul hakkının gasp edildiği, kabiliyet ve liyakatin çağ dışı sayıldığı bir ülke midir hayalimiz? O halde vay gelecek nesillerimizin başına! “Ben günümü kurtardım, ne yapacaktım” gerekçesi kimseyi sorumluluktan kurtarmayacaktır.

Ayağa kalkmanın tam zamanıdır! Kokuşmuşluğa, yozlaşmaya daha fazla izin verilemez!

Ulu Önder Atatürk’ün veciz sözünü tekrar hatırlatmak istiyorum:
“Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”