Yıl 2024.
İnsanlık var olduğu ilk günden bugüne, gösterdiği gelişme neticesinde; dilleri icat etmiş, tarımı bulmuş, yerleşik hayata geçmiş, devletler kurmuş, evren bilgisi hakkında önemli aşamalar kaydetmiş, aklı ve düşünceyi kullanarak felsefeyi ve bilimi geliştirmiş.
Bu gelişmeler neticesinde insanlık, örneğin; evrenin dışında keşifler yaparak Ay’a gitmiş, binlerce km ötedeki insanların saniyeneler içerisinde sesli ve görüntülü iletişime geçmesini sağlamış, düşüncede çağ atlayıp, başka yaşamlar üzerine de araştırmalar yapma arzusu bulmuş kendisinde.
Bilimin ve sanatın bugün geldiği nokta, insan tahayyülünü zorlayacak bir biçimde halen ilerlemeye devam etmekle birlikte, bu konuda verilen çaba gerçekten olağanüstü.
İnsan hayatını kolaylaştırmak ve doğa ile uyumlu bir şekilde yaşamı daha kaliteli hale getirmek amacı ile yaşadığımız evreni ve içinde yaşayan canlıların türlerini merak etme duygusunun, insanlığı bu yüksek bilince, eğitim seviyesine ve ardından da bu muazzam teknolojiye ulaştırdığı, elbette ki hepimizin kabulünde olan bir durum artık.
Bunca gelişim ve ilerleme yolculuğu neticesinde insan aklının çözüm bulamadığı bazı problemlerimiz de olmuş tabi ki zaman zaman. Doğaldır.
Aklın ve bilimin halen sonuçlandıramadığı kimi problemlere örnek vermek gerekirse eğer, bunların; Schrödinger’in kedisinin nerede olduğu, uzaylıların var olup olmadığı, evrenin başlangıç oluşumu, bazı hastalıkların tedavisi, ölümün çaresi vb gibi sorunlar olduğu söylenebilir.
Türümüzün, milyonlarca yıl içerisinde gösterdiği bu ilerlemeden ve bugün geldiği noktadan dolayı heyecan duymamak elbette ki mümkün değil fakat; ülkemiz vatandaşlarının ve kurumlarımızın, birtakım durumlar neticesinde, bu muazzam ilerlemeden payına düşen yolculukta kimi zaman geride kaldığını da açıkça söylememiz gerekir.
Sakızın orucu bozup bozmadığı, rüşvetten alınan para ile hacca gidilip gidilemeyeceği, CHP’ye oy verenlerin cehennemde yanıp yanmayacağı, ekonominin bozuk olup olmadığı, Ay’a dört şeritli duble yolun yapılıp yapılamayacağı ve Konyalı bilim adamlarının insansız hava araçları üretip üretmeyecekleri gibi birtakım anlama ve sorgulama çabaları neticesinde bazı dönemler duraklamamıza karşın, ülke olarak yine de iyi sınav verdiğimizi ve insanlığın geldiği bilimsel ve kültürel nokta ile aramızda açılan mesafeyi kapatmamamız için hala geçerli bir sebebimiz olduğunu düşünmüyorum. Yine yapabiliriz, eğer istersek.
Çağlar boyu verilen bu mücadele sonucunda, gelinen seviyedeki en önemli faktörün eğitim olduğu da bugün gayet açıktır. Eğitimin nasıl olması gerektiği noktasında; birçok farklı yöntem denenmiş, kuramlar üretilmiş, deneylere tâbi tutulmuş, çağın gereklerine göre yenilenerek, şimdilik en rafine haline getirilmiş. Kişisel ajanda ile yapılan değişiklikleri ve dayatmaları saymazsak, halen daha, hangi kademenin daha önemli olduğu, hangi kademede hangi dersler ne kadar verilmelidir, eğiticiler hangi yeterliliklere sahip olmalı ve daha iyiye ulaşmak için hangi yöntem nasıl uygulanmalı gibi sorulara cevap aranmaya devam etmektedir. Gelişim süreğendir çünkü.
Yıllardır devam eden bütün bu değerlendirmelerin neticesinde, eğitim camiasının hem fikir olduğu ve ehemmiyeti noktasında kesinlikle şüphe duymadığı en önemli noktalardan bir tanesi de şu olmuştur ki, o da; okulöncesi eğitim ve bu eğitimin önemi.
“Okulöncesi eğitim; çocuğun benlik kavramını, kendini ifade etme becerisini ve öz denetimini geliştirerek, güvenli ve bağımsız bir kişilik kazanmasına yardımcı olur. Ayrıca, çocuğun akıl yürütme yeteneğini, yaratıcılığını ve hayal gücünün gelişimini destekler. Okul öncesi dönemde çocuğa sağlanacak deneyimlerle kazanacağı bilgi, beceri ve alışkanlıklar, onun sonraki eğitim yaşamının yanı sıra sosyal ve duygusal yaşamını da biçimlendirecek güçtedir.”*
Bu tanımdan hareketle, bir çocuğun gelecekteki yaşam başarısının en önemli basamağı olan okulöncesi eğitim ortamlarının daha hassasiyetle düzenlenmesi, fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde yeterli materyalin her öğrenciye ulaştırılması, bu yaş çocuklarının önemli bir gelişim ihtiyacı olan beslenmenin yeteri kadar temin edilmesi ve okulöncesi eğitim öğretmenlerinin mutlaka pedagojik yeterliliği olanlardan seçilmesi gibi konuların dikkat edilmesi gereken en önemli meselelerden olduğu da gayet açıktır.
İlk basamağın sağlam temellere dayandırılması neticesinde, diğer basamakların daha rahat çıkılabileceği tecrübesi ile okulöncesinin, eğitimin başlangıç kademesi olması arasında doğrudan anlaşılması gereken bir ilişki mevcut durumdadır. Bu doğrudan ilişki nedeniyle, daha oyun çağında olan okulöncesi eğitim öğrencileri; öz bakım becerilerinden, motor, duyuşsal, bilişsel ve dil gelişimine kadar birçok alanda ilerleme kaydederken, alınması gereken hassas tedbirlerin daha verimli ve daha kaliteli olması da kaçınılmazdır elbette.
İnsanlık, yeryüzünde var olduğu günden bu yana, ulaştığı bugünkü ilerleme sürecine gelene kadar, birçok sorunla boğuşmuş, kimi meseleler yüzünden duraklamış, bazen geriye gitmiş ama en nihayetinde birçoğunun üstesinden gelmiş ve dünya, bugün medeniyetini bir noktaya taşımış. Ne var ki, onca problemi çözen bugünkü, bilişsel, teknolojik ve kültürel dünya mirası ile bizim ülkemizin gelişim yolculuğu, tam bir tezatlık göstermekte hatta hiç olmayacak bir noktada sıkışıp kalmakta ısrar etmektedir.
O da şudur ki;
Dünyanın en eski medeniyetlerden olmakla ve diğer medeniyetlere öncülük yapmakla övünen kültür birikimimiz ile eğitimin en önemli basamağının eğitimcileri olan okulöncesi öğretmenlerinin, kendi öz bakım becerileri olan ‘çiş yapma’ ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak şekilde, kesintisiz 300 dakika ders vermeye tâbi tutulması arasındaki meydan muharebesi, çetin bir şekilde hala devam etmekte ve bu konuda gösterilen hiçbir mücadele asla sonuç vermemektedir.
Sanırsın ki yetkililerimiz birer mesane düşmanı. Aynı zamanda da dolaşım sistemi karşıtı.
Bu haklı insanlık talebinin, bizim tarafımızdan şimdilik görünen durumu;
İnsanı insanla ve insanca yaklaşımla eğiterek medeniyetini ilerletmekte karar kılan dünya bir tarafta, öğretmeninin çişini dahi yapabilmesine imkân sağlayamayan mesane düşmanı bir eğitim sistemi ve kurumları diğer tarafta.
Velhasıl, sözün özü;
Gelinen noktada temennimiz odur ki; onca çetrefilli problemi çözen insanlığın, bilişsel ve kültürel olarak geldiği aşamadan aldığımız güce dayanarak, hep birlikte, aşk ile bir daha söylüyoruz:
Sayın yetkililer,
Lütfen, bu çirkin sorunu çözünüz biran önce.
Zira, işin ‘çişi’ çıktı artık!
Cüneyt KAHYAOĞLU
13.08.2024